İbn Teymiye’nin Muhtasar’ul Fetâva isimli eserinde ifade edildiğine göre ölmezden önce kabir kaz(ıp hazırla)mak iyi bir şey değildir.
İhtimal ki bunun sebebi insanın nerede öleceğini bilmemesidir. İnsan memleketinin dışında veya yaşamakta olduğu yerden başka bir yerde öldüğü takdirde cesedini başka bir yere nakletmenin mekruh olduğunu söylemişlerdir.
Burada Lokman suresinin şu âyetini hatırlayalım:
Hiç bir kimse nerede öleceğini bilemez. Allah her şeyi bilendir, her şeyden haberdardır. (Lokman/34)
Fakat bir belde halkı veya bir aileyi oluşturan bireyler, anlaşarak cenazelerini belli bir yere defnetmeyi kararlaştırsalar, bu haram değildir. Bu kimseler bu kararlarını uygularken aşırılıktan kaçınmalı, orta bir yol tutmalıdırlar.
Kabir yapımında işi geniş tutup, onu sağlam bir bina gibi yapmak, yerden fazlaca yükseltmek ve onu (mermer vasaire gibi) çeşitli süslerle süslemek İslâm’ın hoşnut olmadığı şeylerdir.
Sünnete uygun olan, kabrin yerden bir karış kadar yüksek olmasıdır. Bu, görenin onun kabir olduğunu bilmesi, üzerine çıkıp yürümemesi ve onun üzerinde namaz kılmaması içindir. Kabri bir karıştan fazla yükseltmek haramdır.
Rivayet olunduğuna göre Hz. Ali insanlardan birine görev vererek ona şöyle demiştir:
Ben seni; beni Rasûlullah’m gönderdiği vazife ile gönderiyorum: Ne kadar put varsa onları yok edeceksin. Yerden yükseltilmiş kabirleri düzelteceksin.
İmam Şafii’ye göre kabrin üzerine bina yapmak ve onu kireç ile boyamak mekruhtur. Çünkü bu israf ve bir çeşit süstür. Ölüme uygun olan süslenmekten uzak olup, huşu ve huzu içinde olmaktır.
İnsanların şurada burada çok sayıda savurganlık ederek süslü kabirler yaptırması, bunun din bakımından caiz olmasını gerektirmez.
Câbir (r.a) Hz. Peygamber’in, kabri yaptırmayı, kireçlemeyi ve üzerine yazı yazmayı yasakladığını rivayet etmiştir.
İbn Teymiye’nin Muhîasar’ul Fetâva isimli eserinde kabirlerin üzerine kubbe, türbe ve mescid yapmanın son zamanlarda ortaya çıkan bir bid’at olduğu bildirilmiştir. Yani İslâm’ın ilk dönemlerinde yok idi. Hz. Peygamber’den sonra ortaya çıkmıştır.
İslâm’da kabir üzerine bir örtü örtmek, ışık (veya mum) yahut benzeri şeyler koymak caiz değildir. Sadece kabrin belli olmasını sağlayacak taş veya tahta gibi bir şeyin konması caizdir.
Buraya kadar anlatılanlardan şu sonucu çıkarıyoruz: Bir kimsenin Ölmeden evvel kendisi için özel bir yer belirleyip kabir yaptırması caiz değildir. Kabri süslemek ve yapımında israfa kaçmak haramdır. Aslında mezarlara yapılan masraflara onların içindeki Ölülerden çok dı-şardaki diriler muhtaçtır. Bu dış görünüşteki yalancı güzellik kabrin içerisine konmuş olan ölünün bir ihtiyacını karşılamaz.
Allah doğruyu söyler ve yolun doğrusuna iletir.